SESLİ: Ücret görüşmesinden sıfır çekmek

Öncelikle yukarıdaki fotoğrafın konuyla ilgisi yok.

Kendi çektiğim bir fotoğraf olduğu için görsel olarak kullandım 🙂

Sesli olarak dinlemek için

Eski zamanların birinde bir fabrikada endüstri mühendisi olarak çalışıyorken 5150 lira (belki de 5 milyon 150 bin lira) alıyordum. Aldığım bu ücret aslında pek de fena değildi ama bana yetmiyordu. Bu nedenle pasif olarak iş arıyordum.

Kiradaydık ve ev sahibimiz bir doktor ama tıp doktoru değil. Türkiye’nin önde gelen bir şirketinde çalışıyor. Açıkçası bu kişiyi ben hiç görmedim. Kirayı banka hesabına yatırıyorduk.

Bir gün kirayı geciktirince beni aradı. Ben de kirayı ertesi gün yatıracağımı söyledim ve durumumun da aslında pek iyi olmadığını anlattım. Yaptığım işi ve neyi iyi bildiğimi çok kısa bir şekilde anlattım.

Bir hafta kadar geçtikten sonra beni aradı. Çalıştığı şirketin genel merkezinde networkten, PC’lerden iyi anlayan birinin arandığını söyledi ve benim için randevu almış git görüş dedi.

Çok güzel bir haber. Şirket iyi bir şirket. İstanbul Avrupa yakasında genel merkezinde bir görev.

Gittim. 3-4 kişi beni mülakata aldılar.

İşle ilgili neler bilip, neler bilmediğimi öğrenmek istiyorlar.

Şunu nasıl yaparsın, bunu biliyor musun gibi bir çok soru.

İşten anlayan teknik iki kişi de var.

Ben anlattıkça daha çok ilgileniyorlar.

Derken işin teknik boyutu bitti. Sıra ücret mevzuuna geldi.

Benden ne ücret istediğimi sordular.

Ne bileyim ne ücret istediğimi. Gencim, teknik olarak iyiyim ama hayat konusunda tecrübesizim.

Bir taraftan da mevcut işimde aldığım ücret belli ve bana yetmiyor.

Hemen pat diye söyledim.

On bin diye.

Bir sessizlik oldu. Bir an birbirlerine baktılar. Birisi atladı.

Net mi, brüt mü?

İçimden “brütü neymiş arkadaş vergiyi ben mi ödüyorum devlete, benim cebime giren önemli” diye düşünürken,

Net dedim.

Bir sessizlik daha oldu. Yine bir birlerine baktılar.

Eh yani zaten 5150 alıyorum, İstanbul Avrupa yakasında bir iş, on bin altında da söyleyecek değilim ya.

Tamam dedi, en kerli ferli olanı. Ayağa kalktı.

Tanıştığımıza memnun oldum. Biz bir düşünelim, sizi ararız.

Bir ümitle eve döndüm.

O zamanlarda henüz bilmiyorum “Biz sizi ararız” dedikten sonra aramayacaklarını.

O günün akşamı ev sahibimiz aradı.

Adnan dedi. Seni genel merkeze gönderdim aslında her şey iyi geçmiş söylediklerin başlangıçta çok çekici gelmiş ama ücret olarak on bin lira istemişsin.

Eee? dedim, daha aşağısına da çalışamam ki. Oranın şartları daha çok masraf yapmamı gerektiriyor.

Ya, öyle değil, senin hayattan haberin yok. Senin 25 000 istemen lazımdı. Pazarlık yaparlardı 20 bin liraya işe girerdin. Çok düşük isteyince güvensiz görünmüşsün. Bu kadar çok şey bilen ve yapabilen birisi bu ücrete zaten çalışmaz. Söyledikleri doğru değildir diye düşünmüşler dedi.

Ehh yani hayattan bir ders daha aldım ama bana çok pahalıya mal oldu.

O sinirle bir kaç gün daha idare ettim eski işyerimde ama daha fazla dayanamadım ve istifa ettim.

Biraz daha yüksek ücretle başka bir işyerine girdim ama hiç bir zaman o kaçırdığım iş gibi bir fırsat yakalayamadım bir daha.

Buradan alınacak ders bir işe başlarken daima çok yüksek ücret iste değil.

Nedir peki?

Önce mutlaka araştırma yap.

O zamanlarda Türkiye’de internet henüz yoktu araştırma şansım da yoktu denilebilir ama en azından beni o işe yönlendiren kişiye “Abi tamam görüşmeye gideceğim ama üç aşağı 5 yukarı ne kadar ücret istemem lazım. Bir fikir verebilir misin” diye sormam lazımdı.

Yirmi-beş bin değil de on-yedi bin isteseydim yine o iş olurdu.

NOT :  Bu rakamlara ve orantılara bakarak şimdiyi yorumlamayın lütfen. Zaman içerisinde her şey çok değişti. Şimdi 5000 alan bir endüstri mühendisi ücretine orantılı olarak network mühendisinin aldığı ücret 20 bin değil elbette.

 

Toplam Oy Sayısı 2

Leave A Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir