Herkesin bir kaç takıntısı vardır ben de mesela rögar kapaklarına takıyorum kafayı.
Rögar kapaklarının yol zemininden yukarıda veya aşağıda yapılmadığı gün Türkiye için yeni bir çağın başlangıcı olacak diye düşünüyorum. O kadar yani 🙂
Bu kapakları ve delikleri yapacak arkadaşlara, yerine takacak işçilere rögar mühendisliği eğitimi verilmeli diye düşünüyorum.
Gerekmediği halde yapılması çok uzun süren yol tadilatlarına takıyorum,
Yalnız gündüzleri devam eden yol tadilatlarına da takıyorum, sahi geceleri çalışmak çok mu zor? Aklıma 48 saatte yol ortasında oluşan devasa çukuru kapatan Japonlar geliyor.
Yeni yapılan bir yolun 2 ay sonra herhangi bir nedenle enlemesine kazılmasına da çok takıyorum. Kazanı bir görsem kavga ederim diyorum içimden. Belediye bunları tespit edip niye ceza yazmıyor diyorum ama belediyenin bu işi yapanlardan yolun tadilat parasını alıp yolu aylarca öyle bıraktığını da biliyorum.
Yol ortasında aylarca duran çukura takıyorum. Hiç bir belediye çalışanı bu yoldan geçmiyor mu diye düşünüyorum. Ya da görüp umursamıyorsa çok daha kötü. Birilerinin yıllarca önce yaptığı gibi toprak getirip oraya, yolun ortasına ağaç dikeyim diyorum.
İstanbul trafiğine de çok takıyorum kafayı gerçi pek sabırsız da değilim ama yol boyunca bu trafiği çözmek için ne yapmak lazım diye düşünüyorum. Bir birinden ilginç fikirler üretiyorum. Sonra unutuyorum.
Oğlum Almanya’dan uçakla 3 saatte Atatürk havaalanına geliyor. Oradan Gebze’ye evine 5 saatte gelebiliyor.
Belki de böyle olması gerekiyor diyorum. Düşünsenize Anadolu yakasından, Avrupa yakasına 90 kilometrelik bir yolu bir saatte aldığınızı. Konuşacak bir konumuz olmazdı.
Bir de en çok;
Ben arabanın önünden geçen kediye, köpeğe ürkmesin diye korna bile çalmazken, arabayı hayvanın üstüne sürenlere fena takıyorum. Ailelerde kabahat buluyorum. Allah’ın sessiz kullarına eziyeti meziyet sanan bu insanlara zamanında sevmeseler bile eziyet etmemeyi öğretmedikleri için.