Geçen yıl bir işyerine girmiştim.
Girerken bizim satış sorunumuz yok, bizim kalite sorunumuz yok, bizim üretim sorunumuz var.
Biz üretip müşteriye yetiştiremiyoruz. Bizi düze çıkart ne istersen verelim gibisinden konuştular.
Bir rakam söyledim, biraz pazarlık yapmaya kalktılar. Ben de boştum zaten tamam olur dedim ve işe başladım.
Girerken bizim satış sorunumuz yok, bizim kalite sorunumuz yok, bizim üretim sorunumuz var.
Biz üretip müşteriye yetiştiremiyoruz. Bizi düze çıkart ne istersen verelim gibisinden konuştular.
Bir rakam söyledim, biraz pazarlık yapmaya kalktılar. Ben de boştum zaten tamam olur dedim ve işe başladım.
İki ay sonra da ayrılmak zorunda kaldım 🙂
Öncelikle bizim üretim sorunumuz var diyen şirketin gerçekten de üretim sorunu vardı.
Planlama sorunu vardı.
Satın alma sorunu vardı.
Bunlara sebep olan nakit akışı sorunu vardı.
Buna sebep olan satış sorunu vardı.
Planlama sorunu vardı.
Satın alma sorunu vardı.
Bunlara sebep olan nakit akışı sorunu vardı.
Buna sebep olan satış sorunu vardı.
Çünkü satışı profesyonel bir şekilde değil ahbap-çavuş ilişkisi ile yaptıkları için ya parasını alamıyorlar, ya zamanında alamıyorlar ya da peşin olarak aldıkları parayı başka yatırımlara yatırarak nakit akışını zora sokuyorlardı.
Proseslerde zaman tutarak aldığım veriler neticesinde kaba bir hesapla OEE 45 çıkıyordu.
Yani verim kaybı yarıdan fazla.
Yani verim kaybı yarıdan fazla.
Yetmedi bir de planlama kaybı vardı
Aslında bu kadar problemli bir şirkette çalışmayı çok severim.
Tam benlik bir yerdi ama.
Tam benlik bir yerdi ama.
Aması şu;
Bir de patron sorunu vardı.
Bir taraftan sahte bir nezaket gösterirken bir taraftan dindarmış gibi hava verirken diğer taraftan da insanları küçük görme ve arkalarından konuşma huyu vardı.
Çalışanların ücretini en erken 1 ay geriden ödüyor diğer taraftan da satınalmaya doğrudan müdahale ederek gereksiz yerlere (Stoğa) para gömüyor, alınması gereken hemen kullanılacak hammaddelere para bulmak sorun oluyordu. Bu nedenle de alınması gereken hammaddenin parasının ne zaman ödeneceği ve ne zaman işyerine geleceği belirsiz olduğundan planlama zaten excel’de daha da vahimi planlamayı yapan kişinin kafasındaydı.
Bir de patron sorunu vardı.
Bir taraftan sahte bir nezaket gösterirken bir taraftan dindarmış gibi hava verirken diğer taraftan da insanları küçük görme ve arkalarından konuşma huyu vardı.
Çalışanların ücretini en erken 1 ay geriden ödüyor diğer taraftan da satınalmaya doğrudan müdahale ederek gereksiz yerlere (Stoğa) para gömüyor, alınması gereken hemen kullanılacak hammaddelere para bulmak sorun oluyordu. Bu nedenle de alınması gereken hammaddenin parasının ne zaman ödeneceği ve ne zaman işyerine geleceği belirsiz olduğundan planlama zaten excel’de daha da vahimi planlamayı yapan kişinin kafasındaydı.
Patron altında abartı pahalı bir araçla işe gelip giderken çalışanlar ne zaman ücret alacaklarını bilemez haldeydiler.
Böyle bir adam işyerini batırır diye düşünmekte haklısınız.
Evet daha önceden 2 ayrı işyerini batırmış,
tek üstün yeteneği olan konuşma yeteneği ile parası olan bir çocukluk arkadaşını ikna ederek bu işe girmişti.
Evet daha önceden 2 ayrı işyerini batırmış,
tek üstün yeteneği olan konuşma yeteneği ile parası olan bir çocukluk arkadaşını ikna ederek bu işe girmişti.
Bütün bunlar bir yana,
Daha da önemlisi asıl sorunun kendisinde olduğunu kabul etmeyen bu patronla daha fazla çalışamadım.
Allahaısmarladık demeden ayrıldım.
Ne oldu? Ara ara benim hak ettiğim ücreti yatırıyorlar ama 2 ay çalışarak hak ettiğim aslında makul olan bir ücreti aradan 6 ay geçmesine rağmen halen tamamlayamamışlardı.
Benim durumum fena sayılmaz, başka yerlerden de gelirim var ama ya orada çalışan işçi arkadaşlar.
Asıl vahim olan konu bu.
Asıl vahim olan konu bu.
İş sahibi olabilirsiniz ama adam olmak bambaşka bir şey.
Toplam Oy Sayısı 5