1990 yılının ortalarında çalıştığım işyerinden isftifa ettiğim için boştaydım. Hanımla beraber çarşıyı gezerken bir bilgisayar kursu tabelası gördüm. Gel seni bilgisayar kursuna yazdırayım diye kursa girdik. Tamamen tesadüf eseri olarak.
Kursa kayıt olmak istediğimizi söyleyince doğrudan kurs müdürüne götürdüler bizi. Çok sevimli bir adam. Bize gülerek “Kurs almaya mı geldiniz deyince” ben de espri olsun diye “Hayır kurs vermeye geldik” dedim.
“Hay hay buyurun biz de gazeteye ilan vermiştik oradan mı gördünüz” dedi ve hiç aklımda yokken bilgisayar kursu öğretmeni olarak orada ertesi gün işe başladım.
Kursta tam olarak 60 öğrenci vardı, dersleri kursun sahibi veriyormuş ama derslere bir gelip bir gelmiyormuş. Öğrenciler çok şikayetçiydi.
Öğrencilere güler yüz, disiplinli ders anlatma, motivasyonu yüksek tutma, samimi ilişkiler derken her öğrenci başka öğrenciyi getirdi. ve lakin 6 ayda öğrenci sayısı 130’a çıktı. Daha da gelen var ama kapasitemiz yok. Yedek öğrenci diye kayıt alıyoruz, yetmiyor yedeğin yedeğini de kayıt ediyoruz.
Kurs sahibi arada bir geliyor, ağzı kulaklarında. Bana “Kardeşim Allah beni seviyor, seni bana gönderdi” diyor.
Her şey güzel gibi geliyor ancak kırık dökük bilgisayarların yenilenmesi lazım, duvarların boyanması lazım vs. Yani kursa para lazım. Kurs çok iyi para kazanıyor ancak patron gizliden (gerçekten gizliden) bütün parayı sömürüyor. Kendisi de harcamıyor ablasına veriyor. Nereye verdiği o kadar önemli değil ama kursa vermediği önemli. Müdür çoktan bıraktı gitti. Her şey benim boynumda. Öğretmenlerin parasını zar zor veriyorum. Kendime aldığım da bölük pörçük. Aldığım para pek bir işe yaramıyor.
Patron ortalarda yok. Para toplandığını hisseder hissetmez. Gizliden gelip, kasayı boşaltıp gidiyor.
Derken “bak dedim bu iş böyle yürümez. İyi hizmet yalnız öğrencilere iyi ders anlatmakla olmaz. Kullandığımız araç gereçleri de yenilemek ve işler hale getirmek lazım.” Söylediklerimi kabul ediyor. “Kesinlikle haklısın” diyor ama değişen bir şey yok.
Derken ben de bıraktım kursu ve benden kısa bir süre sonra da kurs battı.
Sözün özü, bir işyerinin işini iyi yapması, iyi satış yapması yetmez. İyi bir yönetim de şart. İyi bir yönetim ise yalnız iyi bir yönetici ile değil, doğrudan müdahil olduğu için iyi bir patron da gerektiriyor. İyi bir patron ise işini düşünen bir patrondur.