İş görüşmesi – mülakata benzemeyen mülakat

Bir arkadaş vasıtasıyla bir görüşmeye gittim.

Görüşmeye gidiş amacım danışmanlık yapmak üzere anlaşmaktı.

Toplantıda üretim müdürü, ARGE müdürü ve patronlardan biri (üretimle ilgilenen) vardı.

Oturduk hoş beş derken, beni tanımak istiyorlar tabi.

Beni oraya çağırmalarına vesile olan arkadaş (beni profesyonel anlamda tanıyan) anlatmış, şöyledir böyledir diye (yaptıklarımı bildiği için). Onlar da toplantıda teyit edecekler.

Bir iki ön soru sordular cevap verdim ama ağır gidiyor toplantı. Sabrım yetmedi.

Ben sormaya başladım, bunu nasıl yapıyorsunuz? Şirketinizde şu problem var mıdır? Şu işi kim yapıyor? gibi.

Yılların getirdiği tecrübe olduğu için sorduğum sorular, eğer doğru cevaplanabilirse şirketin durumu hakkında benim için iyi bir analiz anlamını taşıyor.

Şirket büyük olduğu ve cirosu yüksek olduğu halde şirketin iyi olmasını beklemiyorum. Aslında kötü olsa daha iyi olur bana yapacak iş çıkar.

Velakin de öyle oldu. Şirkette bir çok aksaklık var ve iyi bir yere gelmeleri gerekiyorsa bunların düzelmesi lazım ve ben bu iş için varım.

Neyse toplantı 2 saati aşkın sürdü ve toplantının %80’inde belki de %90’ında ben sordum cevap aldım, neler yapılması gerektiğini anlattım.

Toplantıda mülakata gelen değil de mülakat yapan kişi oldum.

Toplantı bitti evlere dağıldık.

Ertesi gün yine çağırdılar.

Bu kez toplantı büyük patronla yapılacak.

Büyük patron dediysem, aklı başında birini bekliyorsunuz karşınızda.

Ofis ve masa öyle. Görüntü iyi.

Ama!

Aması şu adam bir taraftan neye ihtiyacı olduğunu biliyor ama diğer taraftan da değerlendirme yapamayacak kadar aşırı cahil.

Bir taraftan bana ihtiyacı olduğunu biliyor. Bunu net bir şekilde de söylüyor. Aslında net değil kaba bir şekilde söylüyor.

“Bu söylediklerini yapabilirsen senin heykelini dikerim” diyor. Diğer taraftan da bu tarzda kendinden emin birini görmemiş, “eğer yapamazsan” diye beni tehdit etmeye çalışıyor.

İş konusunda abartıya pek kaçmam yapabileceğimi söylerim ama bunu söylerken de geçmişe ve yaptıklarıma dayalı bir kendine güvenim var.

Bu nedenle yapabileceklerimi söylediğim şeyleri yine altına basa basa söylüyorum geri adım atmıyorum.

Sonunda bana “Sen danışman olarak değil de buraya Genel Müdür olarak gelir misin” dedi.

Ben de anlaşabilirsek olabileceğini söyledim.

Ama olmadı.

Neden olmadığı konusu ise bana göre net.

Birincisi üretim müdürü olarak çalışan arkadaş, genel müdürlük beklentisi var ve yıllarca genel müdür olacaksın diye de beklentilerini yükseltmişler.

Dolayısı ile geri adım atma konusunda çekinceleri var. Çünkü zaman içerisinde aralarındaki ilişkiler profesyonellikten, kankalığa dönmüş. Duygusallık var.

İkincisi orada çalışanlar büyük patronun kaba yapısına uyumlular, benim gibi birinin bu yapıyı kabullenmeyip değiştirmek isteyeceğimi biliyorlar. Ben geldiğim zaman şirketi profesyonelliğe zorlayacağım için kişisel ego’lar da zarar görecekti.

Üçüncüsü şirketin bulunduğu çevreye göre istediğim ücret yüksek geldi. “Hem karnım doysun hem çöreğim bütün kalsın”  zihniyeti var.

Bütün bunların ışığında biraz da benim takipsizliğimin de etkisiyle iş olmadı.

Olsaydı iyi mi olurdu. Bilemeyiz elbette.

Geçmişi değiştiremeyeceğimiz için yaptığımız bir hata varsa gelecekte yapmamak için farkında olmak yoksa da “Her şeyde bir hayır vardır” diyerek olumlu düşünmek iyidir.

Toplam Oy Sayısı 4

Leave A Comment

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir