İster patron olsun, ister yönetici olsun;
Üstünüzde bulunan kişinin sizin her yaptığınızı kontrol ettiğini düşünelim.
Bir sürü gereksiz detayı kontrol ediyor. Sürekli size geri bildirimde bulunuyor. Bu kişinin zamanının çok büyük bir kısmı her şeyi kontrol etmekle geçiyor.
Diyelim ki bir rapor hazırladınız amirinize götüreceksiniz. Biliyorsunuz ki amiriniz bu yaptığınız raporu noktasıyla virgülüyle inceleyecek. Aynı raporu tekrar tekrar değiştirip götüreceksiniz.
Bir saatte hazırlanması gereken rapor iki gün zaman alacak. Bu nedenle de raporu hazırlamak için teslimden iki gün önce başlamanız gerekiyor.
Ya da patronunuz lavabodaki peçetelere, dövme presinde çalışan adamın giydiği önlüğe kadar ilgileniyor. Yemekhaneye alınan bakliyatın fiyatlarını kontrol ediyor.
Ya da müdürünüz genel olarak kapalı duran çekmecenizin düzensizliğini söylüyor. İmalatta işçiye bir kasanın bir yere taşınmasını söylüyor. Bir başka işçiye makinesini temizletiyor.
300 kişilik bir fabrikada işçi gelip yaptığı ürünü patrona gösteriyor. Patrondan onay alıyor 🙂
Fabrika müdürü her zaman ürettiğiniz ürünün çapını kumpasla kontrol ediyor. Oysa bu üründe şimdiye kadar sorun çıkmamıştı.
Ya da çalışanlardan biri durumunu kurtarmak için önemsiz bir yalan söyledi. İşinize de etkisi yok. Yalan olduğunu herkes anladı ancak patron itiraf ettirmek için gidip gelip onu sorguya çekiyor.
İşinizi takip etmeniz gerekir aksi halde işiniz yoldan çıkacak ve siz bunun farkına iş işten geçtikten sonra varacaksınız. Bu konuda herkes hemfikirdir.
Bu elemanlarınıza veya size bağlı çalışanlara güvenmediğiniz anlamına gelmez. Burada klişe bir söz olan “itimat, kontrole mani değildir” ifadesini de aktarayım. Çalışanlarınıza veya alt kadronuza elbette güveneceksiniz ancak kontrol etmeyi de ihmal etmeyeceksiniz.
Kontrolü bazen fark ettirmeden, bazen de fark ettirerek yapmalıyız.
Fark ettirmeden yapılmalı çünkü çalışanlarınız kendilerine güvenilmediğini düşünmesinler ki zaten çalışanlarınıza güvenmeniz gerekir.
Fark ettirerek yapılmalı çünkü çalışanlarınız yaptıkları işlerin veya faaliyetlerin kontrol edildiğini ve her zaman doğru yapılması gerektiğini, olması gerektiği gibi yapılması gerektiğini bilip ihmal zafiyetine düşmesinler.
Kontrolü nasıl yapılmalıyız?
Peki ister takip diyelim ister kontrol diyelim;
Bunu nasıl yapacağız ve ne derece yapacağız dediğimizde kritik nokta aslında burası.
Yapılan kontrolün, takibin seviyesi çalışanlarda amirin veya kontrol eden kişinin polislik yaptığı her şeyi kontrol ettiği, bir yanlış yapılırsa zaten kontrol eden kişinin bu konuda bir geri dönüş yapacağı hissini doğurduğu zaman;
Çalışanlardan bir kısmı yaptığı işi önemsemez duruma gelip sürekli hata yapacak ve sürekli amirden gelen geri dönüşlerle düzeltmeye çalışacaklardır. Zamanla bu davranış yapılan işin normallerine dönecektir.
Diğer bir kısım çalışanlarda ise amirin polislik yapar gibi her şeyi kontrol etmesi, gereksiz ayrıntılarla bile ilgilenmesi kendilerine olan güvensizliği ortaya çıkartır. Bu güvensizlik iş tatminsizliğine, dedikodulara yol açacaktır.
Bu aşırı ve gereksiz takip seviye ayrıca amir, müdür, patron seviyesinde olan kişinin çok zamanını alacağından odak noktasını kaybetmesine neden olacaktır. Bu şekilde çalışma bir yöneticinin işini geliştirmek için yapması gerekenleri yapamamasına da neden olur. Bu da zaman içerisinde işyerinde verimsizliğe, gelişmenin, büyümenin yavaşlamasına veya durmasına yol açacaktır.
Bir yönetici, bir patron, bir müdür veya bir ekip lideri olarak, Lider nasıl olmalı sorusuna cevap almak istiyorsanız en iyi eğitim için TIKLAYIN
Bütün yapmamız gereken;
- Çalışanları kontrol gerektirmeyecek şekilde yetiştirmek.
- Sistemi hata yapma ihtimalini ortadan kaldıracak şekilde kurmak.
- Kontrol parametrelerini azaltmaktır.
Your style is so unique compared to many other people. Thank you for publishing when you have the opportunity,Guess I will just make this bookmarked.2